14 Ağustos 2010 Cumartesi

Türk Kahvesi ve Fal


Benim pek kahvedir, çaydır aman nescafedir amanın bilmem nedir pek aram yoktur. Sevmiyorum sıcak şeyler içmeyi. Hatta çay içmeye bu sene belediyede konseyde alıştım. Hayatımda ilk çay demleme olayını da geçen hafta gerçekleştirdim. Ama. Türk kahvesini çok severim. Severim ama evde oturup yapmam hiç. Ya dışarda içerim (Kahve Dünyası rocks) ya da eve gelen ve güzel kahve yaptığını söyleyen arkadaşlara (özellikle anneme) yaptırırım. Annemleyse zaten direkt kapatırım fincanı. Arkadaşlarımlaysam onlar direkt kapatır. Falcıbaşı olurum anında. Bazen tutar, bazen tutmaz. Çünkü bazen harbiden görürüm bi'şeyler, bazen sallarım bi' tarafımdan.

Falın üç klasiği bellidir zaten:
Sana bi' yol var.
İçin kabarmış.
Yüreğin pır pır etmiş.

Bazılarında kalp, bazılarında sayı, bazılarında harf görürsün. Bunları bir kombinasyona sokup söylersin. Karşındaki de 'hmm kim acaba yaa' diye içten içten düşünür. Aklındaki insanla o harfi bağdaştırmaya çalışır, yoksa da 'şu olabilir' diye isim türetir. Birilerinin ona aşık olacağını düşünür ve mutlu olur. Hayır bu durum gerçek olsa bana şu ana kadar 80 adamın aşık olması gerekiyordu. Neyse.

Durum o ki herkesin bir fal merakı var. Gerçek olmayacağını bile bile usul usul dinliyoruz fal bakan kişinin ağzından çıkanları. Kendi hayatımızda bir yere koymaya çalışıyoruz. Çünkü birileri bizim yerimize karar verse, ya da her şeyi önceden görebilsek hayat daha güzel olacak gibi geliyor. Öyle yani.


Dipnot: Kahve Dünyası'nda ikram olarak ortaya çikolatalı kahve çekirdeği getiriyorlar. Ben çikolata sevmediğimden ama beyazını yiyebildiğimden onun beyaz çikolatalısını çok seviyorum. Benimleyken beyazlarını yiyenlerini dövüyorum. Burdan da yazayım dedim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder