27 Ekim 2012 Cumartesi

Güneş mi Kemik mi?

Selam.
Eskişehir Barlar Sokağı'nda çok sevdiğimiz 'sarhoş' bir abimiz vardır, Recep Abi. Bilen bilir, bilmeyenler için herkesin sevdiği, onun da güneş gibi sevdiğini söyleyebiliriz.
O güneş gibi severken, insan gibi sevmezken ne dediğini aşık değilseniz anlamayabilirsiniz. Ben de anlamamıştım. Sonradan anladım.
Şimdi insani ölçülerde sevmenin ötesine geçtim, döndüremiyorum kendimi. Gerçi döndürmeyi istediğim de yok zaten.
Kadınlar babalarına, erkekler annelerine düşkündürler teorisinin de doğruluğuna kefil olabilirim. Babamı o kadar çok seviyorum ki, gittim ona benzeyen bir adam buldum.
Her şeyin, herkesin boş geldiği, boş bir hayatı seçmeme ramak kalmışken gelen bir güneş gibi. O kadar seviyorum.
Şimdi onsuz uyumak bile zor geliyor. Kollarının sıcaklığını, nefesini duymadan. Gece ayrı yatsak bile sarılmadan.
Ayrı şehirlerdeyken -ki neredeyse ilişkimizin çoğunda öyle oluyoruz- o mesajı okumadan. (Buradan da WhatsApp'ı yapan adamı öpüyorum.)

Yazı çok dağınık oldu değil mi? Ben de biraz öyleyim. Yeni yeni alışıyorum düzene.

Bildiğim bi'şey var ama. Bütün kemiklerimle seviyorum.

8 Ağustos 2012 Çarşamba

Uçak mı O? Yoksa Kuş mu?

Denersin.
Olmaz.
Devam edersin. Başkalarıyla ve başka zamanlarda.
Sallamazsın, sonra çok sallarsın.
Dağıtırsın, ne taraftan tutacağını bilemezsin.
Elini atarsın. Boş.
Gidersin, kalırsın ama hep yalnızsındır ya hani.
Ama fark etmeden, ettirmeden bir şeyler oluverir yanıbaşında. Hani şu 40 kere söylersen olur babında. Düşünürsün de kondurmazsın. Kondursan da söylemezsin. Söylesen de hissedemezsin.
Onu kahramanın yaparsın da gerisini getirmezsin.
Neyse, bunları geçtik.

Ben hiçbir zaman sözlere inanmadım. Benim için önemli olan davranışlardır. Zira sözler çok kolay söylenir ama tutulmaz fakat birine ne hissettiğini kolaylıkla gösterebilirsin.

Bir adamın seni sevdiğini, seni uyurken izlemesinden anlayabilirsin mesela, uyurken saçını okşamasından.Sırf biraz vakit geçirmek için bilmem kaç km. yol gitmesinden anlayabilirsin.
Sen istemezsen ben çekip giderim demesinden anlarsın, arkadaşlarınla aran bozulsun istemiyorum demesinden.
Öperek uyutmasından ve öperek uyandırmasından anlarsın.
Haftalar önce merak ettiğini söylediği yerlere, elinden tutup götürmesinden anlarsın. 
Sırf sen seviyorsun diye lemurlara götürmesinden anlarsın.
Bir türlü bulunmayan kodumun Lipton Icetea şeftalisinden anlarsın.

Anlayacak ve anlatacak çok şey vardır da en önemlisi, 'benim elimden tuttuğu zaman ben düşmem' hissidir.

Çünkü düşersem, o tutar.
Çünkü dediğim gibi o kahraman.
Benim kahramanım.

7 Ağustos 2012 Salı

Turkuazlı



Geçen haftaya dönmemiz mümkün mü bayım?
Hani şu şezlongta uzanıp hiçbir şey düşünmediğim zamana? Tek bildiğim şeyin mutlu olduğumu bildiğim zamanı diyorum.
Gerçek hayata koyayım be gülüm. İnsanlara, şu diğerlerinin mutluluğundan mutsuz olanlara. Destek olmayanlara.
Neyse, tek bildiğim, biri elinden sımsıkı tutarken, sizi düşünmediğim, ilerisini düşünmediğim. Sadece o anı bildiğim ve mutluluğu hissettiğim.
Neyse. Çok büyük bir neyse.
Gerisini sonra anlatırım.